Gereksiz Geyikler Serisi – Meydan Larousse ve Kabile Savaşları

 

 Gevşekliğimin üzerimde olmadığı ve kendimce ciddi şeylerden bahsetmeye çalıştığım bir karalama esnasında “ansiklopedi” kelimesini kullanırken ansızın aklıma küçüklüğümde geçirdiğim bi dönem geldi.

meydan-larousse

Meydan Larousse kuponları için yapılan Kabile Savaşları’na katıldığım dönemim!

O dönem ciddi savaşlar yaşanmış olup değişik streslere yol açsa da, şimdilerde anımsayınca tam geyik yapılacak bir malzeme olduğunu düşündüğümden kendimce bunun hakkında uzun uzun yazıp siz değerli takipdaşlarıma kaktırayım istedim.

Gaziyim ben kimse bilmez! Benim jenerasyonumun alayı gazete kuponlarıyla ilgili bu döneme aşinadır zaten. Onlar daha iyi anlayacaklardır demek istediklerimi…

Efemera_20150718160953_83659_9

Öncelikle şunu katiyetle belirtmek isterim ki; bu savaşları diğer savaşlardan ayıran en önemli özellik kendini yenileyen savaşlar olmalarıydı. Örneğin tarihte yaşanan önemli savaşlardan Mercidabık Savaşı yaşanmış ve bitmiştir. 3 ayda bir Mercidabık Savaşı’na katılmak diye bir olay yoktur. Bu kabile savaşları ise gazetelerin kupon karşılığında vermiş olduğu ürünlere olan talebe göre sürekli yenilenirdi.

Şimdi gelelim savaş düzenine… Bu dönemde yapılan Kabile Savaşları 3 cephede yaşanırdı. Toplama, biriktirme, teslim alma cepheleri. Bu cephelerin komutanları her kabilenin hiyerarşik düzenine göre seçilirdi. Toplama cephesinin sorumluluğu genelde evin küçüklerine verilirdi. Evin veledi sabahları bakkala gider kuponlu gazetesini alırdı. Bu cephede büyük savaşlar verdiğim için kendimden biliyorum sistemi. En önemli nokta kupon veren gazete tükenmeden bakkaldan alımını yapmaktı. Ve tabiiki gazetenin içindeki kupon sayfasının eksiksiz olduğundan emin olmaktı. Tek derdimizin “ders aralarında hangi hatunun saçını nasıl çekeriz” olduğu bir dönemden bahsettiğimi ve günde 2-3 farklı gazetede 3’er 4’er kupon takip edildiğini de düşünürsek, hiç de küçümsenemeyecek bir başarı idi bu cephede savaşmak! “Faraşel“ ünvanı bile verildi kabile konseyi tarafından bana!

İkinci cephe ise birinci cepheden zaferle ayrılan veledlerin gazeteleri bakkaldan alıp eve getirmesiyle birlikte genelde evin annesi tarafından açılırdı. Bu cephede kuponlar dikkatli bir şekilde kesilip, zarfların içinde biriktirilirdi. Bu cephede ise başarının sırrı düzenli ve tertipli olmaktı…

stres bilekliğiÜçüncü ve son cephe ise genelde evin erkeği tarafından üstlenilen teslim alma cephesiydi. Bu cephede amaç “biriken kuponları dağıtım merkezine teslim edip karşılığında ürünlerin teslim alınması” idi. Bu cephede genelde uzun kuyruklarda beklenilip, eğer varsa eksik kuponlar için dağıtım görevlisine “rica minnet” uygulanarak eksiklerin görmezden gelinmesi sağlanılırdı.

Az yukarıda bahsettiğim gibi, o vakitler kabilemizin reisi konununda bulunan annem tarafından kutsal kabilemizin etraftaki diğer kabilelerden geri kalmaması ve yine kabilemizin prestijini korumak adına, üzerinde “tap sikrıt” ve “konfidenşıl” mührü olan bir zarfın içinde bana vermiş olduğu “hergün bakkala gidip gazete alma” görevi nedeniyle içine girmiş bulundum bu savaşın!

Ne var bunda demeyin! En yakın bakkal 3-4 km idi bizim oturduğumuz apartmana. Adımlarım ise şimdikinin beşte biri oranında daha küçüktü haliyle!

Kabile reisimizin beni layık gördüğü ilk kutsal görevimin tek bir amacı vardı: Meydan Larousse kuponları!

O ansiklopedinin asırlar süren kuponları yüzünden Kitap_20161001110427_130868_6okuldan arta kalan vakitlerimi bakkala yürümekle geçiriyordum! Sadece ben değil, aynı mahallede oturan tüm akranlarım bu şekilde yaşıyordu!

Her çocuk kendi kabilesini temsilen kabile reislerinden aldıkları bu kutsal görevi yerine getirmekle mükellefti. Kuponla ne verilirse verilsin kabilelerin evinde bulunmalıydı ve bu durum her kabile için bir çeşit sosyal statü göstergesiydi! Biz de velet halimizle o zamanlar devletlerin tam farkında değildik, o yüzden kabilemizin bize verdiği bu kutsal görev bir nevi askerlikti bizim için.

İşte ben o askerliğin acemi birliğini Meydan Larousse ile yaptım. Ondan dolayı önemlidir benim için. Haftasonları gazete erken biter de kuponsuz kalırız korkusuyla sabahın karga bokunu yememiş saatlarinde gazete almaya çalışırdık. Bu sebepten gazete kapmak için kabile savaşları yaşanırdı haftasonları.

Haftasonunda aksam saatlerine bırakırsan bu işi, nah bulursun gazeteyi de kuponu da! Eksik kupon olunca da bu savaşın başka bir cephesi olan “dağıtım merkezi cephesi” komutasını üstlenen evin büyük erkeği, sabahın köründe kalkıp, savaş alanına kuponları götürüp, karşılığında malzemeyi teslim alırken eksik kuponlar için dağıtım görevlisinden ricacı olmak durumunda kalırdı! Yani bir cephede yaşanan küçük bir hata veya eksiklik, kelebek etkisi misali başka bir cephe komutanını çok zor durumda bırakabiliyordu!

arcopal2Bu görevliler de kendilerine verilen bu “birkaç kupon eksikliği görmezden gelme” inisiyatifini genelde büyük bir koz olarak kullanmaya çalıştıkları için biraz naz edebiliyorlardı. Yani görevim o kadar önemliydi ki evin büyük erkeğinin başının dağıtım görevlisinin önünde düşüp düşmemesi bana bağlıydı!

Sırf o eziyeti çektim diye Meydan Larousse okurdum küçükken. Çünkü kabile olarak o kadar eziyet çekip de sonunda ansiklopedi serisine kavuşunca farkettim ki, başka bir gazetede verilen tabak-çanaktan farklı değildi Meydan Larousse bizim kabile için!

Kuponlar karşılığı teslim alınıp, koca koli eve getirildikten sonra tüm kitaplar A’dan Z’ye dizilip raflara konulur ve süs eşyası kıvamında muhafaza edilirlerdi.

Vapurda hatun tavlamak için kendine entel süsü vermek amacıyla elinde kitap taşıyan ergen irisi gibi dizdiler ansiklopedileri kitaplığa yani!

Fakat farketmedikleri şey şuydu ki bu ansiklopediler gazete kuponuyla dağıtıldığı için her kabilenin evinde vardı aynısından! İşin daha üzücü yanı, bu ansiklopedilere her evde yapılan muamele de aynıydı!kupon

Çektiğim çilenin karşılığı bu olabilemez, olabilmemeli ulaaayn” diye gizli isyan içeren bir tepki ile A’dan başlayıp Z’ye kadar hepsini inceledim. Tabiki satır satır okuyamadım fakat ilgimi çeken bölümlerin üzerinde epey zaman harcadım. Bununla birlikte de ister istemez “okuma-araştırma” alışkanlığı edindim.

Velasıl kelam, ciddi savaşlardı fakat çok da ciddi sonuçlar doğurmadı. O dönemlerde Burak Kut’un daha farklı bir manada dediği gibi “yaşandı bitti saygısızca” ve geriye aklımdaki geçmişin geyik yapılabilitesi olan bir parçası olarak kaldı!

 

Hürmetler!

 

Müzik: Jazz Against The Machine – Spoonman

 

 

 

 

 

 

10 Yorum

  1. Bu çok komikmiş yaw yeni görmüşüm 🙂
    Ömrünce sadece ansiklopedi kuponu biriktirmiş br insan olarak (şu an hatırladığım kadarıyla) bu cephelerin hepsinde cengaver gibi tek başına dövüşen tek kişi bendim bizim hanede.. ve 24 cilt Larousse’um hala gelin kız gibi (kocası cepheden dönememiş gelin kız desek belki…) kırıtıyor kitaplığımda. Geçenlerde gelen bir dostum “atsana bunları artık” dedi de çocukluğuma ve de gençliğime küfretmiş gibi seyirmişim 😀
    Özledim yazılarını beygir kafalı!

    Beğen

    • O savaşlarda gazi ünvanı olmayan anlamaz bizim için ansiklopedinin değerini. Gugıl amcamızdı onlar bizim (: Gittiğim herhangi bir hanede o ansiklopedilerden herhangi bir seri gördüğüm zaman hemen kanım kaynar o eve (:

      Senin köşene ayrı bir zaman ayırıp, öğrenmeye kaldığım yerden devam ederek açığı kaptmayı planlıyorum (: çoook teşekkür ederim

      Liked by 1 kişi

Nasil Gezdim? için bir cevap yazın Cevabı iptal et