Kahramanmaraş Depreminin Nedeni HAARP filan Değil!

Tamamen yüzeysel olarak anlatmaya çalışacağım, zira detaylar şu hengamede herkesi boğar. Zaten zibilyon kadar kaynağa internet üzerinden ulaşıp kafanızı karıştırabilirsiniz. Amacım HAARP nedirden ziyade, mevcut (ve daha önceki) her olaydan sonra ortaya atılan mesnetsiz iddiaları kendimce biraz çürütmek, biraz da “e tamam hadi varsayalım öyle” ile başlayan cümleler kurmak.

Nedir bu HAARP?

Amerika Birleşik Devletleri tarafından merkezi Alaska’da bulunan, yeryüzü katmanlarımızın belli seviyelerinde gerçekleşen atmosferik ve iyonosferik olayların gözlemi için inşa edilmiş bir istasyonda idare edilen bilimsel bir projenin kısaltılmış adıdır, resmi kaynakların kabul ederek açıkladığına göre.

Bilim mi, Komplo mu?

Bilim kanıtlara dayanır, komple ise kanıtlanamayana. Tabiki “kanıtlanamayan her şey yanlıştır” demek de yanlışın ağababasıdır. Zira en klasik örnekle, bugün taptığımız bilim bir zamanlar dünyanın düz olduğunu da iddia etmişti. Hatta bugün bırakın devletleri, şahısların bile satın alabildiği “insansız hava araçları” bundan 20-30 yıl önce bir komple teorisiydi. Demem o ki, gelişmeler oldukça, değişiklikler olacaktır. Bu çok normal.

Bilim Ne Diyor?

Gel gelelim; eldeki bilimsel veri bu resmi makamların açıklamalarına dayandığı için bilim insanlarının çoğu bu veri üzerinden bu tür komplo teorilerini reddetmektedir. Hatta çoğu bilim adamı bu konudaki komplo teorilerinin büyük kısmını ezikleyip, cahilce bulmaktadır; çünkü, onlara göre yeryüzünde insanoğlunun bu denli büyük depremler yaratabileceği bir teknoloji ve güç henüz oluşmamıştır.

Depremin suni olarak yapılabilineceğini söyleyen bilim insanları bile, yapay olarak körüklenebilecek bir depremin şiddetinin bu denli büyük olamayacağı yönünde. 

Komplocular Ne Diyor?

Gelelim komplo kısmına. Teori der ki; öcü ABD yıllardır bu ve benzeri istasyonlarda çeşitli iklim koşulları ve doğa olayları üzerindeki kontrolü sağlamayı amaçlayan deneysel projeler yapmaktadır. Hatta zihin kontrolü gibi birçok karanlık çalışma da bu projeye (HAARP) dahildir. Fakat bunu açıklamak dünyanın aklı başında her toplum ve devletinde müthiş bir endişe ve infial yaratacağı için bu çalışmaları “çok gizli (top secret)” derecesinde sürdürmektedirler. Çünkü bu tür bir şey açığa çıkar ise amazonda yaşayan kabileler bile ayaklanır ve okyanusu koşarak geçip ABD’yi döverler!

Düşünün ki Almanya’nın bile kıskandığı güzel ülkemiz neler neler yapar!?

Bilim insanı mı, komplo eorisyeni mi olmak daha zor?

Şimdi, bilim adamı olmanın şartlarını ortalama bir zihne sahip herkes kestirebilir. Yıllarca oku, araştır, gözlemle, deneyle ve teze dök. Akademi dünyası seni kabul ettiğinde ise, sana seviyeli olarak artan çeşitli ünvanlar versin. Sonra da sen “bilim adamı” olmuş ol ve sözün toplumda (en azından eğitimli toplumlarda) kabul görsün!

Ancak komplo teorisyeni olmanın şartları bu kadar keskin niteliklere sahip değildir. Delinin kuyuya attığı taşı kovalayıp, gerekirse o kuyuyu taşla dolduran insanlar genelde komplo teorisyeni olarak adlandırılır. Ülkede “jelibon rezervi” çıktığı gibi sıradışı(!) bir iddiaya inanıp da bunu etrafa yaymaya çalışan üstün yetenekli devlet adamları bile bu kategoriye girebilir bazen. Ortam müsait olsa müthiş geyikle devam ederdim, ancak ülkemizin hali malum. Burada bırakıyorum ŞİMDİLİK!

Tabi olaya biraz sarkastik yaklaşmış olmam komplo teorisyenlerinin her konuda tamamen yanıldığına veya uydurduklarına inandığım anlamına gelmiyor. Şu an için ele aldığım konu HAARP olduğu için, “bu konu hakkındaki elde olmayan verilere göre yapılan yorumlara nasıl yaklaşabiliriz” kısmına odaklıyım. Bir-iki soru ile olaya yaklaşalım.

İlk Soru: 

Diyelim ki ABD böyle bir güce sahip. Varsayalım ki ABD’nin istediği yerde HAARP kullanarak böyle büyük depremler yaratabiliyor: Acaba bizim güzel ülkemiz ABD’nin bu kadar maliyetli bir projeyi kullanmasına değecek nitelikte mi? 

Ülkemizi küçümsediğim gibi bir kanıya ulaştıysanız, derhal çıkın oradan! Maliyet açısından bahsediyorum…

Etrafınıza bir bakın: Giyilen kıyafetlerin, kullandığımız teknolojik aletlerin, tükettiğimiz gıdaların kaynakları genel olarak nereden geliyor? Veya şu şekilde sorayım: Hayatımızı idame etmek için harcadığımız paraların büyük çoğunluğu hangi sermaye kesimine katkı yapıyor?

Yani, ABD finansal açıdan sadece bizim değil, birçok gelişmiş ülkenin bile ticari olarak içinden geçebilecek bir sermayeyi yönetiyorken ve güzel ülkemin tüm ekonomik pazarının tam ortasına bayrak dikmişken; niçin ama niçin bu denli maliyetli bir projeyi kullanarak bize zarar vermeyi seçsin? Hem de sonuçlarını asla önceden belirleyemeyeceği bir zarar… Ya da çıkarı ne olabilir? Zira ABD hakkında yeryüzünde tek bir gerçek varsa, o da çıkarsız hiçbir şey yapmayacağıdır!

Yahut şöyle düşünebiliriz: Ampul kullanarak, görüş sağlayabildiğimiz bir odada kim neden dev projektörler kullanarak aynı sonuca 40 kat daha fazla maliyetle ulaşsın?

Yahu bu ülke değil mi bir tane kıçıkırık rahibi teslim etmemek konusunda bir süre inat ettik diye doları rulo yapıp gözümüze(!) sokan?! 

Veya kendi kontrollerindeki fetöcüleri bürokrasiden attık diye ekonomimizin orta yerine ‘sıçan’ bırakan da bu ülke değil mi? 

Hem de neredeyse sıfır maliyetle. Sadece iç pazarımızdaki sermayesini kullanıp ”enflasyon” denilen yapay bir olguyu coşturarak…Ne gerek var şimdi tutup da milyonlarca kilovat elektrik harcayıp (en basit tabirle) da sonucunu tam olarak kimsenin kestiremeyeceği bir deprem yaratsın?

Sadece bir soru bu tabi…

İkinci Soru:

Yahu, ABD ki Monica Lewinsky diye bir skandalı bile gizli tutamadı oral, pardon oval ofiste… Wikileaks idi Snowden olayı idi irili ufaklı birçok ifşa skandalı çıktı bugüne kadar ortaya. ABD’nin dönem başkanlarının, bürokratlarının ve birçok tanınmış kişinin neredeyse donunun markasına kadar sızdı dışarıya. ABD’nin bu denli müthiş bir gücü olsa, 21. Yüzyılda gizli kalabilir miydi?

Bu da sadece başka bir soru…

Eminim herkes bu tür soruları türetebilir konun lehinde veya aleyhinde. Tabi herkesin sonucu kendine. 

Benim İnanç Seçimim:

Ben, Amerika’nın bu denli şiddette depremleri ard arda yaratacak kadar bilimsel gücü olduğuna inanmak yerine; bizim depremi önceden tahmin edebilecek bilgi/birikime sahip Prof. Dr. Naci Görür gibi bilim insanlarımızın ve bu tehlikeyi aylar öncesinden “gerçek beka sorunu” olarak meydanlarda lanse edip, çareler üretilmesi gerektiğine işaret edecek kadar öngörü sahibi olan Muharrem İnce gibi siyasimizin (“ler” ekini kullanmayı çok isterdim ama maalesef başka tek siyasinin tek cümlesine rastlamadım) olduğu halde bunları görmezlikten görerek bu sonuca yol açan yöneticilerimizin olduğuna inanmayı seçiyorum! 

Hürmetler,

Görsel Kaynak:

KTOO Web Sitesi

Yorum bırakın