Ay: Ekim 2016
Düşmelere Geldim
Suskunluğum düşkünlüğümden
Öyle lafla değil, yerde öğrendim ben düşmeyi
Hani insanlar düşerken tutunur ya
Ben tutunurken düştüm
Düşmekten ilham aldım
Yeni düşmelere karaladım kalemimi
Herkesin kalemi ‘düş’ yazarken
Benim kalemim bile düştü
Hergün planlarıma yeni düşmeler ekledim
Düşmelerden düşme beğenirken
Seninle düşüşümün bedeni büyük geldi
Değiştirmek için geldim, yine düştüm
Düşmek marifet sayılır mı?
Sayarak selamladım düşmelerimi
Yine de yazdım her düşüşümde
Yazdıkça düştüm
Zamanla hem düştüm hem işi ilerlettim
Düşmeceli seferler düzenledim
Her seferimde düştüm
Düşmelere doyamadım
Düşmelere geldim derken,
Gelirken bile düştüm…
Ben hep düştüm,
Sen ise sadece bir düş’tün!
Mutlu ol, gülsün yüzün;
Beni en son sen düşürdün…
Gaza getiren şarkı: https://www.youtube.com/watch?v=VC3EGKJKjow
MUTSUZLUK
Mutlu olmak için ufak tefek nedenlerle yetinilmesi gerektiğine inanmıyorum ben bu hayatta. Oysa mutsuz olmak için o kadar çok neden var ki… Sağlıklı olmak tabiki çok önemli bir şans. Dini tabirle “şükredilmesi gereken doğal bir hadise” fiziken sağlıklı olmak. Başka bakış açısıyla baktığımızda ise, yetinilmesi gereken ve halimizden mutlu olmamızı sağlaması gereken bir bütünlüktür fiziken sağlıklı olmak. Ancak ruhu sağlıklı tutmak mümkün değil. Kafam yerde yaşayamam ben. Kafamı kaldırdığımda gördüğüm manzara bana mutsuz ve huzursuz olmak için tonlarca neden veriyor. Mutsuz olmaya dayanamayacak kadar kafa yorunca da en azından benim ve hala çok değer verdiğim kişilerin sağlıklı olması bir teselli oluyor. “Her şey çok güzel olacak” filmindeki bir replik gibi: “Ama en azından hayattayız, bu da bir şey be abi.” Kısa bir süreliğine kafayı rahatlatsa da bu teselli, ben yine de mutlu olduğumu söyleyemem.
Ama böyle mi olmalı? Kafayı yerden kaldırınca gördüğüm “adaletsiz dünya” şanına yakışır bir şekilde dönerken ben ufak şeylerle mutlu mu olmalıyım? Doğa, canlılar ve insan üçgeninde düşündüğünüz zaman, hangisinin hangisine adil olduğunu söyleyebilirsiniz ki? Ama en büyük nedeni insanın kendi türüne ve diğer türlere olan adaletsizliği!
Düşünsenize yaşadığınız çevrede kedilere “nankördür, ahirette verdiğin yemekleri inkar eder” gözüyle bakabilen insanlar var. Ve ya “köpek olan eve melek girmez” zihniyeti… Örnekler çoğaltarak da mutsuz olunabilir ancak ben işin kökenine bakıp mutsuz olmayı yeğliyorum. İnsanın cehaleti. Cehalet derken okul eğitiminden bahsetmiyorum. Kişinin kendini, nefsini eğitememesinden bahsediyorum. Bir insan ailesinden veya herhangi bir eğitim kurumundan eğitim alamamış olabilir çok çeşitli nedenlerle. Bu yadırganamaz. Ancak benim bahsettiğim, aklını eğitme imkanı olup da bunu reddeden zihniyet!
Aklını eğitmeyi reddeden insan en tehlikeli insan türüdür benim gözümde. İnsanın bir çok hayvan türüyle en bilinen ortak özelliği içgüdüleridir. Hayvanlar aleminde güçlü taraf güçsüzü bir şekilde ezer. Bunun nedeni savunma veya savunmak için saldırma içgüdüsüdür. Aynı çevrede tecavüz diye bir kavram da yoktur. Cinsel istek tetiklendiğinde herkes tuttuğunu öper yani! Aç kalma hissi geldiğinde bulduğun senin ziyafetindir mesela! Aklını eğitmeyi reddeden insan da bu tür içgüdülerle yaşar. Azınca çükünün doğrultusunda ilerler. Aç kalmanın korkusu bile başkalarının hakkını yemeye iter. Sanki babasının takımıymış gibi futbol takımları için bile birbirini keser! Çevreyi çöp yığını haline getirir.
İş sevgiye geldiği zaman da durum değişmez. İnsan “çıkar amaçlı kurulan tek kişilik bir örgüt” oluverir. “Sevmek ve sevilmek en güzel şeydir” denir ya hep. Öyle bir şey olsa ne ala! Seversin ve sevildiğini sanırsın sadece. Ama sakın tökezleme. Hemen başkasına uçar seni sevdiğini sandığın yarın. Yaptığın ufak tefek birkaç hata o sevginin mezarı olur. İyi anlar o kadar arka plana itilir ki o sevgi hemen nefrete dönüşür. Adalet ödenen bedelle ölçülür. Ancak üç boyutlu adaletsiz dünyada yaptığın ufak hatalara o kadar büyük bedeller ödersin ki o bedellerin arkasında görünmez kalır iyi zamanların. Ödediğin bedel o kadar canını yakar ki sen bile unutursun iyi zamanlarını.
Uzun lafın kısası “Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olurmuş” der Yunus Emre. Dünyayı dert edinince mutluluk ufak bir teselli oluyor. Mutlu olmak isteyen görmeyecek, duymayacak ve bilmeyecek. Meşhur hikayedeki üç maymun bile bu umarsızlık emarelerini üç farklı bünyede toplamış. İnsan olarak tek bünyede hepsini yapabiliyorsanız mutlusunuz. Gerçekler acıdır diye boşuna dememişler. Acı sadece kararında olduğu sürece yemeklerde güzeldir. Başka heryerde mutsuzluk getirir. Mutlu bir dünya yoktur, olamaz. Mutlu davranan insan türü vardır ve bu türe imrenilmelidir…
Tek
İki kulağımla da duyduğuma inanmıyorum artık;
Şıracının şahidi bozacı misali.
Tek iyidir,
Tek duyup tek görmek lazım,
Tek konuşmak, tek dinlemek,
Tek susmak lazım hatta bazen;
Ki pişmanlıklarımız da tek olsun…
Zaten biz de tekken güzeldik;
Çift olduk bozulduk…
Dediğim gibi tek iyidir.
Tek iyiydik.
Tek kalmalıydık.
“İnsan sadece suçluyken kaçmaz. Bazen suçlandığın için de kaçarsın. Ama bir kere kaçmaya başladıysan, bir şeyleri de muhakkak kaçırırsın elinden. Bazen gençliğini kaçırırsın, bazen geleceğini, bazen de aklını. Fakat işin en güzel tarafı da bundan sonra başlar. Çünkü aklını kaybedince, korkularından da kurtulursun. Bu da seni özgürleştirir. Çünkü sadece korkaklar kendi akıllarına güvenirler. Ve bütün korkaklar, hakikatın esiridir. Oysa hakikat akılla ya da başka bir şeyle kavranılmaz. Hakikatın ancak parçası olunur. Bunun için kurtul: geçmişinden, geleceğinden, aklından. Kainatta ne varsa şu anda oluyor, görmüyor musun? Sadece burada, sadece şimdi. Gözlerini kapa, kalbini aç, aklını da bırak gitsin…”
Selman Bulut (Serkan Keskin)
İtirazım Var (2014)
İnsanları Yönlendirmenin 7 Kolay Yolu
1) Eğer birisi kızgın ve yüzleşmeci bir tavır sergiliyorsa, onun karşısında durmak yerine yanında durun.
Böylece sizi tehlike olarak görmekten vazgeçecek ve sonunda sakinleşecektir.
2) Konuşmaya “Yardımına ihtiyacım var” diyerek girin.
İnsanlar genelde bu cümleye olumsuz karşılık verip karşısındakini geri çevirerek suçluluk duygusu hissetmeyi sevmezler. Birinden bir iyilik isteyeceğinizde konuya “yardımına ihtiyacım var” diyerek girerseniz, istediğinizi almanız konusunda şansınız büyük oranda artacaktır.
3) Dinlediğiniz kişinin sözlerini anlamını bozmadan başka bir şekilde ifade edin.
Böylece karşınızdaki kişi sizin onu dikkatli şekilde dinlediğinizi anlayacaktır ve o da sizi daha iyi dinleyecektir. İnsanlar onaylanmayı sever. Fakat bu durumu abartmamak lazım.
4) Eğer karşınızdakinin sizinle aynı fikirde olmasını istiyorsanız, konuşurken başınızı sallayın.
Bu durum karşınızdaki insanı da sizi dinlerken başını sallamaya itecektir ve bilinçaltından sizinle aynı fikirde olduğunu düşünmeye başlayacaktır.
5) Eğer bir kişinin sizden hoşlanmadığını düşünüyorsanız, o kişiden bir kalem ödünç almayı deneyin.
Bu gibi ufak kıyakları genelde reddetmeyen insanlar ufaktan ufaktan sizi sevmeye başlarlar.
6) Bir ortamda kimlerin sizinle ilgilendiğini öğrenmek istiyorsanız, kollarınızı önde birleştirin.
Eğer bir kişi sizi gözlemliyorsa, hareketlerinizi taklit etmeye meğillidir. Kollarınızı birleştirin ve etrafınızda kimin aynı hareketi yaptığına dikkat edin.
7) Bir konuşma esnasında karşınızdaki kişinin ismini birçok kez tekrar edin.
İsimleri hatırlamakta güçlük çekiyorsanız ve karşınızdakinin size karşı olumlu düşünmesini istiyorsanız, konuşma esnasında o kişinin ismini tekrar ederek cümleler kurmak buna yardımcı olacaktır.
Herkese iyi hafta sonları dilerim…
Sakınmaz Oldum
Keşkelere eklenecek yüklemim kalmadı artık,
Pişmanlıklar silsilesinin başını hatırlamaz oldum.
En son sakındığım göze de çöp battı…
Gözü artık hiçbir budaktan sakınmaz oldum!
Geçmiş zaman eklerine yenilerini ekledim,
Belki geleceği yazabilirim diye…
Saki oldum hüzünün meze olduğu masalara,
Muhabbeti iyi ama,
Kadehler yetmedi doldurduklarıma…
FON Müziği (Emre Altuğ – Dokunduğun gibi): https://www.youtube.com/watch?v=p4WDpAktYTM
Düş
Bir düştün sen sadece gözlerim açıkken görebildiğim…
İnanmıyordum zaten varlığına gözlerimi kapattığımda.
Çok koymadı yani o yüzden gidişin,
Haklı çıkmıştım, en çok bunu gördüm gidişinde…
Nedir ki;
Gözlerim kapalı devam ederim bundan sonra kalan yola,
Biraz da öyle yaşarım hayatı hiç sorun olmaz bana!
Sadece şu var:
Kıramazsın bundan sonra hayallerimi,
Gözlerimi açıp da dünyaya yansıtmam!
İçimde tutar karanlıklara ışık yaparım, gözlerim açıkken gördüğüm o eski düşleri…
Yine de bir daha sana harcatmam!
Fon Müziği (Radiohead – Nice Dream):
https://www.youtube.com/watch?v=42lia5cquYg
Arayıpta bulamamak ne acıdır,
Yahut onu kaybedip çaresiz kalmak..
Ama en ağırı ne biliyor musun?
Sen onun yanındayken
O aslında hiç senin yanında olmamıştır
Bunu farkedince insan
Ne vakit o vakit oluyor
Ne de insan aynı insan.
Aradan bir aşk yılı geçmiş
Tüm dertler iliklenip kanatlara dikilmiş
Ve gözlere pembe bir perde çekilmiş
Uçtuğunu sanırsın
Ama hep aynı yerdesindir.
Gün gelipte perde inince zavallı bir yoksunluk çöküyor gözlerinin dibine
Bütün mavilikler siyaha bürünüyor
Ve sen kirleniyorsun.
İşte o zaman ne tuttuğun güvercin beyaz
Ne de soluduğun hava berrak.
Aşk girdiği kalbin şeklini alırdı her zaman
Bunu seninle öğrendim
Doyurucuydu ve sıcaktı
Seni diğerlerinden farklı kılan
Ve beni savunmasız bir kuş misali
Ölümlerden ölüme salan..
Ama güneş gidipte
Gece inince
Tarifsiz bir sızı işledi sol yanıma
Birden yok olup giden gülüşün
Dikenli bir ip dayadı boğazıma
Seni sustum,
Karanlık gecede, kör pusuda.
Ve ne yazık
Bunca yaşanmışlık ardında gördüğüm
Aşk dediğim şey
Ellerinle boğazıma geçirdiğin bir kör düğüm.. İnce bir veda havası sarıyor dört yanımı
Sen umursamıyorsun..
Ölüm diyorum ölüm,
Dayandı kapıma
Bilmiyorsun..
Makyajı akıyor farkının,
Herkesleşiyorsun..!
Özdemir Asaf