Bir blog yazısına yaptığım yoruma yazardan aldığım “eğitim sistemi” içerikli yanıttan sonra “neden adam olamadığıma” bir bahane daha buldum. Yine istedim ki sayısı her geçen gün artarken katılımcısı her geçen gün azalan sevgili takipdaşlarıma bu konu hakkında birşeyler karalayıp, kaktırayım!
Artık içimde ‘emekli maaşı kuyruğunda bekleyen bir adam’ beliriyor eğitim sistemi denilince…
TEOG meog bilmem ben!
Benim zamanımda Anadolu Lisesi sınavları vardı. Bir de ÖSS. İkisinin de ne anlamını, ne de faydalarını hiçbir zaman anlayamadım.
Kimse beni önceden uyarmadığı için Anadolu Lisesi sınavınlarını bilerek kazanmadım. Sandım ki oraya girmezsem Avrupa’lı oluyorum!
Meğer ‘düz liseye’ postalıyorlarmış.
Düz lise de ismen pek ilgimi çekmemişti açıkçası. Çok sıradan bir kere… Ne o öyle ‘düz lise’!
Monica Lewinsky skandalının neslinden olduğum için hep oral şeyler, pardon “oval” şeyler ilgimi çekti. Ama gelgelelim ‘oval ofis’ gibi bir ‘oval lise’ bulamadım kendime.
Ondan dolayı da lisede hep başarısız bir öğrenci oldum. Zira benim zamanımda başarıyı ölçen araçlar benim işime hiç gelmedi!
Lisede annemden saklamak için milyon tane çakallık yapmama rağmen yine de bir şekilde haberini almış olduğu bir “veli toplantısı” esnasında sınıf öğretmenim ‘ara karnemi’ annemin önüne atıp “bu çocuk adam olmaz” demiş. Sonra da gazı kaçmasın diye annemin kapağını kapatıp eve yollamış.
O gazla eve gelen annemin avcunun içi ile konu hakkında çok kısa süren medeni bir konuşma yaptık. Annem de oradaydı, iyi hatırlıyorum…
O kadar utandım ki ‘sömestr’ tatilimi (sömestr da ne ise artık!) ders çalışıp notlarımı düzeltmek için çabalayarak geçirmeye karar verdim!
Elime ilk tarih kitabı geldi. Karneme baktığımda tarih notumun da ‘1’ olduğunu gördüm. Hazır zayıf olduğum ders kitabı elime geçmişken okuyup, bilgileneyim ve sınavlarımı başarılı bir şekilde vereyim istedim.
Ama daha ilk ünitede bilmem kaçıncı Ferdinand’ın bilmem ne savaşında hançerle yaralandıktan sonra yürüyerek Osmanlı’ya sığındığını okuyunca, o dakikada kitabı kapatıp kendimi emekliye ayırdım.
Her genç insan gibi bu bilgilerin acaba ‘ileride ne işime yarayacağını’ sorgulama yoluna başvurarak kitabın olduğu ortamdan uzaklaştım.
İşte o bilgilerle eğitilip de benim aksime “adam olabilen” kişiler tarafından televizyon dizilerinde başrol oyuncularına bir sezon içerisinde ortalama 79 kurşun yemesine rağmen hayatta kalabilen kahramanlar yarattığına da şahit oldum. Öyle ya bugün bir Tolat Alimdar’ın bilmem kaçıncı Ferdinand’tan ne eksiği olabilirdi ki…
Velasıl kelam, kulakları çınlasın lisedeki sınıf öğretmenim haklı çıktı. Ben adam olamadım.
Halbuki aynı eğitim sisteminde ilkokuldaki sınıf öğretmenim bana ‘dahi’ teşhisi koymuş ve annemin kapağını kapatıp üzerine iyi de bir çalkalayarak üzerime salmıştı. İlkokul öğretmenim yanıldı.
Annem mi? Annem iyi… Ergenlikten orta yaşa terfi ettiğimden beri annemin kapağını arada yavaşça gevşetip gazını alıyorum. Her ne kadar böyle yaparak ‘ozon tabakasına’ büyük hasarlar vermiş olsam da, annemin beklentilerini kısıtlamanın başka yolunu göremiyorum.
Bu vakte kadar adam olamadım, hep “beygir kafalı” oldum. Böyle saçma sapan bir dünyada da bu saatten sonra adam olabileceğimi hiç sanmıyorum…
Hürmetler,
Müzük: Waldeck – Make My Day