Gereksiz Geyikler Serisi – Hevesli Ergen

Bugün vapurda istemsiz de olsa çok iştahlı kelimeler kullanan ama içerik olarak tamamen “yoğurdun kaymağı” olan hevesli bir ergen ile onun yancısının çok değişik bir muhabbetine kulak misafiri oldum. Nedendir bilinmez, çok ilginç ve ani bir şekilde bu diyaloğa dahil olma isteği hissettim.

Kendime engel olamıyordum. Yerimden kalkıp arka sıradaki bu yoğurt kaymağı kıvamındaki ergen vatandaşın anlattıklarını dinleyip ona cevaplar vermek istiyordum.

Fakat bir yandan da bu muhabbetin kendi akışında nasıl ilerleyeceğini çok merak ettiğim için bölemiyordum! Bir de tabi niye gidip de elin iki tane sapının muhabbetine kayyım gibi atanayım?

Bunlardan dolayı muhabbete dahil olamadığım için “ulen” dedim “madem dahil olamıyorum bari dahilmişim gibi bi yazı hazırlayıp millete kakalayayım yine”. Belki yine birkaç ‘layk’ alır, hatta belki de yine birilerinin ‘yer yer sağanak sesli gülmelerine’ neden olabilirim. Ben de böylece geceleri rahat uyuyabilirim” filan diye düşündüm.

Yok be şaka şaka! Vapurdaki iki arkadaştan birinin diğerine anlattığı hikayeye benim vermek isteyip de yukarıda bahsettiğim nedenlerden ötürü veremediğim cevaplardan oluşan, yarısı gerçek yarısı hayali olan bu diyalog bazlı yazıyı karalamış bulundum sıkıntıdan…

Söz uçar yazı kalır” demişler. Ben de o anda içinde bulunduğum durumdan ötürü söz bile söyleyemeyip sadece düşündüğüm için, “söz uçarsa düşünceye neler olmaz” diyerekten yazdım! Pişman değilim. Yine olsa yine yazarım!

 

(Çocuğun söylediklerini yakalayabildiğim kadarıyla aynen yazmaya çalıştım)

O           : Abi geçen gün otobüste bi hatun oturdu karşıma görmen lazım, güzellikten ölecek hatun!

Ben      : Ölmezdi bence. Sen böyle iştahlı anlattığına göre hatun ölmeye kalksa suni tenefüs yapar kurtarırdın!

 

O           : Kanka kız karşıma oturunca bi an göz göze geldik, yemin ediyorum yanımda yüzük olsa direk basacaktım evlenme teklifini!

Ben      : Yok artık eşeğin kulakları! Olm yanında yüzükle dolaşıyosan yollusun demektir sen zaten! O olmazsa başkasına basarsın nikahı o fantazide! Kim önce evet derse artık…

 

O           : Ya kız öyle biçim tatlı ki hani niyetimi bozmama izin vermese bile bir ömür dizinin dibinde oturur ona meyve soyabilirim!

Ben      : Sana küçükken Tsubasa yerine Sindirella mı izlettiler olm?  Marlyn Monroe’nun mezardan öldüğü tazelikte dirildiğini düşünecek olursak bile çok çok evlenene kadar beklerim, o da senin temiz hatrına! Ayrıca hadi romantik bi diz dibi oturmacasına bişey demem de meyve soymak ne lan? Dalları dopdolu bir ağacın gövdesine yaslandığını ve orda meyve yemek değil meyve soymak istediğini söylüyosun bana! Anlıyorum “kız o kadar güzeldi ki kıza hayır diyemezsin” demeye getiriyorsun ama yani bazı şeyleri de çok abartmamak lazım!

 

O           : Bi ara telefonla konuştu, inanır mısın sesi kendisinden de güzel! O konuşsun sen dinle, öyle bi ses yani anlatamam! Düşüncelerimin arka fonuna enstrümantel müzik eklendi onu dinlerken!

Ben      : Hep hormonlu gıdalardan bunlar! Bizim zamanımızda yiyecekler hep doğaldı. Ondan evde kaldı benim jenerasyonum! Şimdikilerin yediklerine ne çeşit hormonlar katılıyorsa artık senin vücutta öyle bir mekanizma oluşmuş ki havadaki nemi testesterona dönüştürüyor! Ama sonra artık bünyede nasıl yakıyorsa bu birleşen hormonları, kızın güzelliğine meyve soyma isteği gelirken sesine de müzik ekliyor!

 

O           : Telefon konuşmasından anladığım kadarıyla hatun Ege Üniversitesi’nde felsefe okuyor. Abi hem güzel hem zekidir yani o şimdi düşünsene! Ne güzel olurdu ya, kafamız güzel felsefe tartışırdık hatunla.

Ben      : Tabi ya. Ne güzel olurdu. Gördüğü çok güzel kıza ilk görüşte evlenme teklif etme fantazileri kuran genç Sokrates ile Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü öğrencisi dünya güzeli düşünür Hypatia’nın aşkı! Birkaç seneye kalmaz dizinizi de yaparlar sizin!

 

O           : Abi bi an içimden bi ses “kalk git yanına tanış” dedi. Ama bırak yanına gidince dilimin tutulmasını, daha yanına gitmeden aklım tutuldu! Biraz kendime gelip “konuya nasıl girsem” diye düşünür gibi olacakken de otobüs durdu, kız indi…

Ben      : Hafız yanlış anlama da en sağlıklısı olmuş. Bazen de çok şaapmamak lazım! Yani sonuçta ilk görüşte aşk öyle çok da lazım değil her zaman! Belki de kız inmese sen içindeki hormonların birkaç saniyeliğine beyne giden damarları tıkaması sonucu etrafında ilk gördüğün yüzüklü insanın parmağını gasp edip, o yüzükle evlenme teklif edecektin! Ergensin sonuçta abi aman diyim yani! Ne ergenlikler duyuyoruz sağda solda!

 

Müzik: Alabama 3 – Woke Up This Morning

12 Yorum

  1. son yazılarında tarzın değişmiş olsa da, içtenliğin ve samimiyetinin mevcudiyeti gülümsetmeye devam ediyor. Ayrıca yine alıyor götürüyor, insanın kafasında ki düşünceler puf diye uçuyor ve heyecanla okumak istiyor. bitmesin istenilip sonu da merak edilen hikaye gibi 🙂

    Liked by 2 people

  2. Yazılar ruh hallerinin tepkileridir diyerek belirli bi yazı tarzı edinmemeye özen gösteriyorum aslında. Sen de bilirsin ki ruh hallerimiz sabit değil ((: Mürekkep sıvıdır, bulunduğu kabın şeklini alır. Yani melankoli hissedince melankolik, endişe hissedince düşünce yazısı çıkıyor mürekkepten. Saçma hissedince de saçmalık karalıyorum. Yazarken de kafa dağıtmalıyız ki toplu halinin kıymetini ayırt edebilelim (:
    Çok teşekkür ediyorum güzel yorumun için (:

    Liked by 3 people

Yorum bırakın